27 Mayıs darbesine giden yolda neler yaşandı?

27 Mayıs darbesine giden yolda neler yaşandı?

Siyaset Bilimci Erhan Bozatemur ve araştırmacı-yazar Taşkın Tuna, 56. yılında 27 Mayıs darbesini ve bu darbeye giden yolda yaşananları anlattılar.

Kanal A'da yayınlanan Fahrettin Damga'nın sunduğu 'Gözden Kaçanlar' programına konuk olan Siyaset Bilimci Erhan Bozatemur ve araştırmacı-yazar Taşkın Tuna 56. yılında 27 Mayıs Darbesinin nasıl hazırlandığına ve gerçekleştirildiğine dair değerlendirmelerde bulundular

DARBEYE GİDEN YOLDA NELER YAŞANDI?

Erhan Bozatemur, 27 Mayıs darbesine giden yolu, "Belgeleri incelediğimizde ilk hareket 1954 Tuzla'da Uçaksavar bataryasında Dündar Seyhun ve Orhan Kabibay tarafından ilk defa böyle bir hareketin yapılması düşünülmüştür. Ancak ondan önce, iktidara gelen Demokrat Parti, cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ydü. Askerler köşke çıkarak 'Sayın paşam, isterseniz idareyi biz bunlara vermeyelim, devam ettirelim' demişlerdir.

Çünkü 1950'deki seçimlerden büyük kısmında İsmet Paşa'ya büyük teveccüh olduğunu, hatta Fahrettin Kerim Gökay'ın 'İşte Paşam İstanbul' diyerek kalabalıkları göstermesi, bu kalabalıkların bütün vilayetlerde güya CHP'nin iktidara gelmesi konusunda İsmet İnönü'yü ikna etmeye çalışan kalabalıklardır.

Dolayısıyla 1950'de bir şekilde halkın -1946'da bildiğimiz üzere açık oy, gizli tasnif esprisi kalkmış, daha sonra hakim teminatı altında 1950 seçimleri yapılmıştı. Bu seçimler aslında niye yapıldı diye soracak olursak, Rusya, doğuda Kars ve Ardahan'ı istedi. Daha önceki yıllarda Dışişleri bakanının yaptığı görüşmelerde Türkiye'yi bir anlamda pazarlık konusu haline getirebilme durumuna gelmişti. Daha sonraki yıllarda Marshall yardımlarının alınabilmesi için ülkenin demokratik hale getirilmesi lazım. Çünkü Rus tehdidinden izim NATO'ya başvurabilmemiz için ülkenin de demokratik bir ülke olması lazım. NATO, bütün ülkeler demokratik bir yönetimle yönetiliyordu. Türkiye, tek partili bir rejimin demokrasi olmadığını söylerken Batılıları da teshir ediyoruz.

Sonuçta 1950'lerde iktidara geldi. Ancak CHP'nin son yıllarda dini baskıları biraz hafifleterek geçiş yapma düşüncesindelerdi. Bu düşünce 1950'lerde halkın teveccühünü kazandı.

Darbeye giden yolun başlangıcı, Arapça ezanın mecliste, hangi dilde okunacağına dair yasak kalktı.

Burada şunu da belirtmek gerekiyor. Türk milleti, Osmanlı'dan beri Batı modernleşmesinin karşısında bir muhafazakar düşünce ortaya koydu. Türk modernleşmesi dediğimiz bu modernleşmede şunu getiremediler. Karşısında olgun yetişmiş, muhafazakar kadroları getiremedik.

O zamanlar Demokrat Parti'nin kadroları CHP'nin kadrosuydu. Ondan ayrıldı. Şunu ayırt etmek gerekiyor. Demokrat Parti niye ayrıldı? İlk olarak ekonomik düşüncelerde farklılık vardı. Yani devletin bir şekilde ortaya çıkarak devlet zihniyetinin ortaya çıkması. Demokrat Parti'de liberalist ekonomiye dayalı model benimsedi. Bu model zaman içinde 1950'de bu şekilde gelince genelkurmay ve kuvvet komutanlarını Adnan Menderes tasfiye etti. Böyle olunca üst düzey komutan kalmadı.

Darbeye giden sonuçların başında 6-7 Eylül hadiseleri...Hepsini sırayla söylersek, NATO'ya girişi, Kore Savaşı...

18 Şubat 1959'da, Menderes'in uçağının düşmesiyle hafiflemiş oldu gerginlik. Niye gerginlik oluyordu? İktidara oyla gelemeyeceğini anlayan bir zihniyet vardı. Ordu+CHP= İktidar anlayışı vardı.

CHP bugün ordudan vazgeçmiş durumda. Çünkü ordu, hizmet kanununda verilen görevlerini yerine getiriyor yalnızca.
27 Mayıs darbesine giden yolda neler yaşandı?

Türkiye'nin 21. yy da bunları konuşmaması lazım. Sistem olarak da akıl olarak da siyasetin dışında olması gereken şeyler bunlar.

İsmet İnönü darbeden önce, 'Sizi ben bile kurtaramam' demiştir. Artık Menderes son seçimlerinde 'Bu milletin ordusu mu bana darbe yapacak' demişti. Ondan önce Samet Kuşçu olayına bakarsak, Faruk Güventürk soruşturuyor ve  darbeden sonra İstanbul'da yönetici oluyor. Bu askeriyle siyasetin ne kadar yakın ilişkide olduğunu gösteriyor. Sami Küçük kitabında TSK'yı örgüt diye nitelendiriyor. Bu olay TSK'nında itibarını zedelemiştir. Aslında onları bir şekilde özümsettirecek mevzu şudur: Kendisine kanunda verilen görevleri yapmak.

O zaman öyle değildi. 'Biz örgüttük' diyor. Celal Bayar'ın köşkten nasıl alındığını anlatıyor. 'Osman Köksal örgüt üyesiydi. Bir de bölük komutanı örgüt üyesiydi ama diğerleri örgüt üyesi değildi. Korktuk, acaba bu işi başarabilir miyiz?" diye yazıyor.

Ordunun bugün halen bu damgaya yemesi çok üzücü. Orduyu siyasetin içinden çıkarmak lazım. Darbeye giden yolun en önemli konusu 3 seçimde iktidara gelememesidir.

Menderes'in bugün için tartıştığımız yönetim sistemleri konusundaki düşünceleri aykırı olabilir ama o gün nasıldı, onu düşünmek lazım.

Türkiye'de darbelere giden yolun en önemli kısmı, seçimle, halkın oyuyla iktidara gelememe kaygısıdır. Darbenin kesin olayı, halkın iktidarını ve onun yanında kendisini dinlemeyen bir dış yönetimin kontrol edilmesini sağlamaktır" şeklinde anlattı.

Etiketler :