21. YILINDA 28 ŞUBAT MAĞDURLARI - "Askeri müdahale gibi görünen olay aslında ekonomik müdahaleydi"

21. YILINDA 28 ŞUBAT MAĞDURLARI - "Askeri müdahale gibi görünen olay aslında ekonomik müdahaleydi"

MÜSİAD Kurucu Başkanı Yarar:- "28 Şubat süreci bitmemiş bir süreçtir. Türkiye'nin içinde ve dışında hala bu tür süreci yönetmek isteyenler vardır. Türkiye'nin gelişiminin karşısında duran gruplar vardır. Bunlar devletin içerisinde de yuvalanmışlardır. Biz

İSTANBUL (AA) - ÇİĞDEM ALYANAK - MÜSİAD Kurucu Başkanı Erol Yarar, 28 Şubat sürecinin bitmemiş bir süreç olduğunu belirterek, "Türkiye'nin içinde ve dışında hala bu tür süreci yönetmek isteyenler vardır. Türkiye'nin gelişiminin karşısında duran gruplar vardır. Bunlar devletin içerisinde de yuvalanmışlardır. Biz zannetmeyelim ki bunların hepsi temizlenmiştir. Temizliği kolay olmayan bir süreçtir." dedi.

28 Şubat sürecinin iş dünyasına etkilerini, özellikle MÜSİAD üyesi iş adamlarına yönelik baskıları ve hukuki süreçleri AA muhabirine anlatan Yarar, 28 Şubat sürecinin, 1997 Şubat'ından daha önce başladığını söyledi.

Yarar, MÜSİAD'ın 1990 yılında kurulduğunu, Anadolu sermayesinin gündeme getirilmesi, tekellerin kırılması, gerçek serbest piyasa ekonomisinin lafta değil fiiliyatta gelişmesi, sermayenin Anadolu'ya yayılması sloganlarıyla MÜSİAD'ın hızla geliştiğini anlattı.

28 Şubat sürecinin ilk sinyalinin, 1994 yılında bir reklam ajansı üzerinden yayınlanan kara listeyle ortaya çıktığını, bu listede "yeşil sermaye" olarak tabir edilen firmaların, MÜSİAD üyelerinin isimlerinin yer aldığını belirten Yarar, "Bu şunu gösteriyordu; bazı sermaye çevreleri bu gelişimden rahatsız. Çünkü tekelleri kırılıyor, sermaye Anadolu'ya akıyor. Ticaret, ekonomi 3-5 ailenin elinden çıkarak yaygın halk tabakalarına giriyor. Esnaf olan insanlar, uluslararası ticarete başlıyor. Hiç ihracat yapmayan insanlar, 20-30 ülkeye ihracat yapar hale geldi. Fabrikalar, OSB'ler bir anda Anadolu'da büyümeye başladı. Bu durum tekelci özel sektör görünümündeki sermayeyi rahatsız etti. İlk tepkiler gelmeye başladı. Ama bunda çok etkin olamadı çünkü tabanda tam tersi bir tepki ortaya çıktı." dedi.

- "Askeri müdahale gibi gözükse de..."

Erol Yarar, daha sonraki süreçte, 1996 yılında Necmettin Erbakan'ın Başbakan olmasının, MÜSİAD'ın ön plana çıkmasının, bazı kesimlerin rahatsızlığını çok daha üst seviyelere taşıdığını aktardı.

Aslen 28 Şubat süreci, askeri müdahale gibi gözükse de daha sonra bu askerlerle yaptıkları konuşmalarda bu askerlerin "bizi kandırdılar" itirafında bulunduğunu anlatan Yarar, "kim kandırdı?" diye sorduklarında, "iş çevreleri" yanıtını aldıklarını belirtti.

Askeri müdahale gibi görünen olayın aslında ekonomik müdahale olduğunu gördüklerini ifade eden Yarar, şunları kaydetti:

"Bu siyasi ve ekonomik gelişmeden rahatsız oldukları ortadaydı ve 28 Şubat süreci, esasında sürecin bir askeri boyutudur. Ondan öncesi vardır, ondan sonrası vardır. En son temmuz ayında olan FETÖ hadisesi bile, bu oyunun bir parçasıdır. Onlar da o dönemde yeniden yapılanıyorlardı ve MÜSİAD'ın gerisinde kalmaktan hep rahatsız oluyorlardı. Nasıl organize olduğumuzu görmek için bazen bizimle toplanıyorlardı. Bizlere yanaşma çabası içindeydiler. Bu yanaşmada organizasyonlu olarak hiçbir zaman paralel hareket etmiyorlardı. Mesela ticaret odası seçimleri oluyordu. Ticaret odası seçimlerinde biz, 'siz de muhafazakarsınız, biz de muhafazakarız' dediğimizde, gidip karşı tarafı destekliyorlardı. Bunu da direkt ifade etmiyorlardı."

- "Adı konmuş belirgin bir tarihtir 28 Şubat"

Bu sürecin esasında bugün dahi devam eden iktisadi mücadelenin bir basamağı olduğunu ifade eden Yarar, "Adı konmuş belirgin bir tarihtir 28 Şubat. İktisat tarihi olarak incelediğimizde bunu 120 yıllık bir mücadele olarak görebiliriz çünkü Osmanlı'nın son döneminden itibaren iş adamı oluşturma, sanayinin artmasıyla ilgili devlet politikaları hep engellenmiştir. Kimi zaman devletçilik adına engellenmiştir, kimi zaman uluslararası sermaye tarafından engellenmiştir, kimi zaman da uluslararası finans çevreleri tarafından engellenmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Sanayi mallarını Türkiye'ye satmak isteyenlerin doğal olarak Türkiye'nin sanayisinin gelişmesini istemeyeceğini belirten Yarar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu önemli bir süreçtir. Çok büyük mücadele edildi. Kara listeler açıklanıyor. Milliyet gazetesinde o dönemde 'Genelkurmay'dan MÜSİAD'a ambargo' başlığıyla haberler yapıldı ve 'MÜSİAD üyelerinin malları alınmayacak' dendi. Biz bunu Genelkurmay'a soruyoruz, cevap alamıyoruz. Mahkeme üzerinden Genelkurmay'a soruyoruz. Hakim bulamıyoruz bu soruyu soracak. Sonunda bir kişi bulabildik o da o dönemin sol görüşün hakimiydi ve o yazı yazabildi. MÜSİAD çok büyük mücadele verdi. 'MÜSİAD büyüyor' deyip gelen bazı üyelerimiz siyasi etkilerin çerçevesinde, istifa edip kaçtı. Bu da MÜSİAD camiası içinde güzel bir imtihan oldu. Manevi açıdan bakarsak çok büyük bir imtihandı, iktisadi açıdan bakarsak da gelişmekte olan bir ülkede neler olabileceğini, mevcut statükoyu bozmak isteyenlerin nelerle karşılaşabileceğini göstermesi açısından önemli bir şeydi."

- "Üyelerin yüzde 20-25'i dernekten ayrıldı"

MÜSİAD'ın bu süreçte üye kaybıyla karşılaştığını, üyelerin yüzde 20-25'inin dernekten ayrıldığını anlatan Yarar, yüzde 10 iş adamının da derneğe üye olduğunu belirtti.

Erbakan'ın Başbakanlık görevinden ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görevi Mesut Yılmaz'a vermesiyle, kurulmuş olan koalisyon ortakları ve bakanların, fiilen MÜSİAD üyelerinin teşviklerini, ticaretlerini engellemeye çalıştığını dile getiren Yarar, "Bürokrasiyle birlikte maliye müfettişleri göndererek, devlet denetimleri, vergi denetimleri gibi şeyler yaptılar." dedi.

Halkın da destek vermemesiyle bu sürecin iyi yönetildiğini anlatan Yarar, "MÜSİAD üyeleri, halkın içinden çıkan, onlarla bütünleşmiş insanlardı. Esnaf Mehmet'ti sanayici Mehmet olmuştu. Vakıflarda rol alan, kazandıklarını halkla paylaşmada organize bir şekilde davranan insanlardı." diye konuştu.

- "Ben 25 yılla yargılanırken Allah'a şükür gönlümde hiçbir korku yoktu"

O dönemde uygulanan yüksek faiz politikaları, sanayiye ve ekonomiye müdahalenin krizleri kaçınılmaz hale getirdiğini aktaran Yarar, şunları kaydetti:

"Krizler geldikçe halktan da siyasi destek görememeye başladılar. Bunun neticesinde, AK Parti iktidara geldi. Yeni bir sürece girilmiş oldu. Sonu hayır oldu ama yönetilmesi kolay bir süreç olmadı. Cumhuriyet adı altında, demokrasi adı altında bir rejimin var olduğunu söylerken böyle haksız bir mücadeleyi kimse beklemiyordu. Çeşitli dini görünümlü gruplar, televizyonlarda gösterilerek dindar kesim kötülenmeye çalışılıyordu.

MÜSİAD'ın bir felsefesi vardı, menfaat derneği hiçbir zaman olmadı. MÜSİAD ideali paylaşan insanlardan oluştuğu için yokluğa da hazırdı. Ben 25 yılla yargılanırken Allah'a şükür gönlümde hiçbir korku yoktu. Hatta arkadaşlarım; 'ya korkmuyor musun mahkumiyet kararı verse ne yapacaksın?' demişlerdi ki mahkumiyet kararı verilmişti. Anayasayı zorla değiştirmeye teşebbüs gibi suçlarla yargılandım. Sözün haricinden yaptığım hiçbir şey yoktu. Üzücü olan bir yanı da o dönemde beni yargılayan Turgut Bey bana mahkumiyet kararı verdiği zaman, bir hafta önce Abdullah Öcalan’a mahkumiyet kararı verdi. Haksız bir karar verdiği için yüzüme dahi bakamadı. Ona da tahmin ediyorum bir yerden baskı geldi."

- "Dava sayım 60 küsüre kadar çıkmıştı"

Haklı bir mücadele verdikleri için gönüllerinde bir korku olmadığını anlatan Yarar, "Nuh Mete Yüksel çok uğraştı beni almak için. 12 arkadaşımızı gece vakti evlerinden teröristmiş gibi 200-300 kişiyle basarak aldılar. Benim ismimle bir iddianame oluşturmak için çok sormuş, benle ilişkilerini. Hani arkadaşlarımızdan birisi söylese beni de alacak. Dava sayım 60 küsüre kadar çıkmıştı. Biz buradayız ama o süreci yönetenlerin hiç birisi ortada yok." diye konuştu.

Erol Yarar, 28 Şubat sürecinde iş adamları dernekleri açısından yalnızca MÜSİAD'ın üzerine gelindiğini, FETÖ’nün derneklerine hiçbir şey olmadığını belirterek, şunları aktardı:

"O zamandan beri iş birliği yapıyorlardı. Biz bunları her yerde anlatıyorduk, 'bunlar muhafazakar gözüküyor, bunlar gizli bir örgüt' diye. Biz, iş adamlarından tanıyorduk çünkü bunları. Bunlar manipülatif her türlü ilişkide, hemen manipülasyonun yanına yanaşıyorlardı. Gerçek iş adamı değillerdi. Bunlar hep manipülasyonla bir yere geldiler. Rakiplerini maliye kanadından yok etmede çok üstattılar.

FETÖ dünyada örgütlenmelerini iş adamları üzerinden yaptı. Her ülkede ticari firma kurdular. Türkiye'deki firmalarla kardeş yaptılar, okullar açtılar. Esasında kültürel faaliyetmiş gibi örgütlenen bir kuruluştur bu. Örgüt yapısı budur zaten. İş adamları da yurt dışına kaçtılar. Ne yapıyorlar? Ticaret yapıyorlar. Devam ediyorlar bu faaliyetlerine, Türkiye’de yapamıyorlar ama ABD, Almanya, Hollanda'da yapıyorlar. Geçen hafta Kore'deydim, Kore'de de varlar. Kendilerine devlet nazarında yer edinmeye çalışıyorlar. Okulları kapatıldı ama ticari faaliyetle orada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar."

- "Bitmemiş bir süreçtir"

FETÖ'nün, kendilerine yakın olan şirketlere finansman verdiğini, Türkiye’deki döviz kurlarının, faiz seviyelerinin onları çok ilgilendirdiğini çünkü yüksek faizlerden nemalandıklarını ifade eden Yarar, "Türk halkı adeta faizli sistemle elde ettiği bütün gelirleri eskiden yurt dışına transfer ediyordu. Çok yüksek faizler ödeniyordu, Türkiye'nin adeta kanı emiliyordu. Bu sisteme karşı çıkıyordu MÜSİAD, bunu açıkça söylüyordu. Biz böyle bir sömürü sisteminin olduğunu söylediğimiz zaman bizi de sevmiyorlardı." dedi.

Erol Yarar, sözlerini şöyle tamamladı:

"28 Şubat süreci bitmemiş bir süreçtir. Türkiye'nin içinde ve dışında hala bu tür süreci yönetmek isteyenler vardır. Türkiye'nin gelişiminin karşısında duran gruplar vardır. Bunlar devletin içerisinde de yuvalanmışlardır. Biz zannetmeyelim ki bunların hepsi temizlenmiştir. Temizliği kolay olmayan bir süreçtir. Dikkatli ve 20-30 yıl hassasiyet göstererek üstüne gidersek belki minimize edebileceğimiz bir süreçtir. 28 Şubat, Türkiye vatandaşlarına karşı yapılmış bir darbedir. İş adamları etkilenmiştir, halk etkilenmiştir. 2002'de ilk defa bir halk darbesi, halkın meseleyi ele alması gerçekleşmiştir. 2016 yılında da artık sokağa çıkıp tankların önünde durmasıyla darbeyi engellemiştir. 28 Şubat'ı görenler ülkenin geriye gitmemesi için 15 Temmuz'da sokağa çıkmışlardır."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :