2015 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda

2015 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu (2):

TBMM (AA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakereleriyle ilgili ''Türkiye olarak, çözüme yönelik her türlü iyi niyetli yaklaşıma destek vermeyi sürdüreceğiz. Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız kısıtlamaların kaldırılması yönündeki gayretimiz de her platformda kararlılıkla sürdürülmektedir'' dedi.

Bakanlığın 2015 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerinde konuşan Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakereleri ve Yunanistan ile ilişkiler hakkında bilgi verdi.

Yunanistan ile mevcut Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi sürecinin sağladığı olumlu ivmenin sürdürülmesine önem verdiklerini dile getiren Çavuşoğlu, iç siyasette hareketli günler yaşayan ve 2015 ilkbaharında erken genel seçim ihtimalinden bahsedilen Yunanistan'da, kamuoyunun dikkatinin Türkiye ile ilişkilere yönlendirilmeye çalışıldığını söylemenin mümkün olduğunu belirtti.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 25 Eylül 2014'te Kıbrıs Adası'nın güneyindeki deniz alanında sondaj faaliyetlerine başlaması üzerine TPAO'nun, yine adanın güneyinde sismik araştırmalara başladığını anımsatan Çavuşoğlu, ''Yunanistan tarafından bu gelişmeye verilen ve konuyu Türk-Yunan ilişkileri boyutuna çeken aşırı tepkiyi de az önce değindiğim çerçevede değerlendirmek mümkündür. Keza, 9 Eylül 2014'te kabul edilen 'Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele'ye dair yasa da buna örnektir. Sözde 'Pontus, Ermeni ve Küçük Asya Soykırımları'na atıfta bulunan yasa, iktidarın büyük ortağı Yeni Demokrasi Partisi'nin aşırı sağa kaptırdığı oyları geri kazanma çabasını göstermektedir'' diye konuştu.

Tasarının sahibi Adalet, Şeffaflık ve İnsan Hakları Bakanı Haralambos Athanasiu'nun, "Yasanın bir dış politika eylemi teşkil etmediği, ayrıca Türkiye dahil hiçbir komşu ülkeyi hedef almadığı" yönündeki ifadelerinin, Türkiye'nin her seviyede aktarılmış olan hassasiyetinin dikkate alındığının göstergesi olduğunu, yasanın uygulanmasını yakından takip edeceklerini kaydetti.

Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos'la son defa BMGK marjında 25 Eylül'de New York'ta görüştüğünü, bu görüşmedeki talebi çerçevesinde, Venizelos’u 29-30 Kasım tarihlerinde konuk edeceğini, sözkonusu ziyaretin 5-6 Aralık'ta Atina’da düzenlenmesi kararlaştırılan Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 3. Toplantısına da hazırlık mahiyetinde olacağını söyledi.

''Kıbrıs'ta iki halkın siyasi eşitliğine ve karşılıklı mutabakata dayalı siyasi bir çözüm istiyoruz, bu konuda bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz'' diyen Çavuşoğlu, 11 Şubat'ta yeniden başlayan müzakere sürecine odaklanılmasını ve bu son fırsatın heba edilmemesini beklendiğini, ancak Rum tarafının 25 Eylül'de 9. parsel olarak belirlenen sahada sondaj çalışmasını başlattığını anımsattı.

Çavuşoğlu, ''Tabiatıyla, Rum tarafının Adanın tek sahibiymiş gibi hareket etmesine izin verilmesi mümkün değildir. Bunu ve Kıbrıs Türkü'nün bölgedeki doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını korumak için yapacağı her türlü çabanın tarafımızdan destekleneceğini defaatle açıklamıştık'' diyerek, bu bağlamda, Kıbrıs Türklerinin haklarının korunması adına, Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Araştırma Gemisi'nin, KKTC tarafından TPAO’ya verilen ruhsat sahalarında 20 Ekim'de çalışmalara başladığını hatırlattı.

Rum tarafının Doğu Akdeniz'deki tek taraflı arama çalışmalarının süreci olumsuz etkileyebileceğini ilk sondaj girişiminde bulunulan 2011'den bu yana hatırlatıldığını belirten Çavuşoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi:

''Buna karşın, tek taraflı adımlarını meşru olarak takdim etmeye çalışan GKRY lideri, Kıbrıs Türk tarafının başlatacağı sismik araştırmaları gerekçe göstererek 7 Ekim'de müzakerelere katılmama kararı almıştır. Bu karar esasen Rum tarafının sürece ilişkin samimiyetsizliğinin göstergesi olmuştur. Son dönemde bölgedeki gelişmelerin de etkisiyle Yunanistan, GKRY ve Mısır arasında Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına ilişkin sürdürülen temasları yakından takip ediyoruz. Doğu Akdeniz'deki en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin içinde yer almadığı herhangi bir sınırlandırma, hakkaniyete uygun olmadığı gibi geçersiz kalacak, bölgede tansiyonu yükseltmekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarına halel getirecek hiçbir gelişmeye izin verilmeyecektir. Bu doğrultuda atılacak adımlara ilişkin hazırlıklarımız yapılmıştır.

Türkiye olarak, çözüme yönelik her türlü iyi niyetli yaklaşıma destek vermeyi sürdüreceğiz. Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız kısıtlamaların kaldırılması yönündeki gayretimiz de, her platformda kararlılıkla sürdürülmektedir.''

Ekim ayında Budapeşte'de KKTC Temsilciliği açılmasıyla temsilcilik sayısının 17 ülkede 21'e yükseldiğini dile getiren Çavuşoğlu, Türkiye'den, KKTC'nin verimli topraklarına hayat suyu getirilmesini sağlayacak boru hattı projesinde de son aşamaya gelindiğini, projeyle verilecek su miktarının, adanın tümünün toplam su ihtiyacının neredeyse iki misline tekabül ettiğini, bu miktarın 10 katına kadar artırılması potansiyelinin bulunduğunu kaydetti.

 

-Kırım Tatar liderlerinin Kırım'a, anavatanlarına girişleri engellendi-

 

Türkiye-Rusya Federasyonu ilişkilerinin, tarihi derinlik, bölgesel perspektif ve ortak çıkarlar zemininde gelişimini sürdürdüğünü dile getiren Çavuşoğlu,  2010'da kurulan Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK), ikili, bölgesel ve uluslararası gündemin en üst seviyede yapıcı ve verimli bir çerçevede ele alınmasını sağladığını anlattı.

Çavuşoğlu, Rusya ile ilişkilerde özel rolü bulunan ekonomik işbirliğindeki yüksek hareketliliğin sürdüğünü, Rusya'nın 2013 sonu itibariyle yaklaşık 32 milyar dolarlık hacimle ikinci ticaret ortağı olduğunu, Türkiyeli müteahhitlerin Rusya'da üstlendiği projelerin toplam değerinin 50 milyar dolara yaklaştığını, karşılıklı yatırımların toplamının ise 20 milyar doları aştığını belirtti.

Türkiye'nin komşusu ve stratejik ortağı Ukrayna'nın ise, bugün tarihinin en derin krizlerinden biriyle karşı karşıya olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, ''Sadece Ukrayna’nın değil, tüm bölgenin güvenlik, huzur ve refahını olumsuz etkileyen krizin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde diplomatik yöntemlerle bir an evvel kalıcı bir çözüme ulaştırılmasını savunuyoruz. Bu kapsamda elden gelen katkıyı yapıyoruz'' şeklinde konuştu.

Çavuşoğlu, ülkenin doğusunda ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinde 2 Kasım 2014 tarihinde yapılan seçimlerin Ukrayna hukuku ve Ukrayna'nın  Eylül 2014'te Ukrayna, Rusya ve AGİT'in katılımıyla üzerinde uzlaşılan Minsk Mutabakatı'yla uyumlu olmadığı için Türkiye açısından da geçerli olmadığını kaydetti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ''Son günlerde, Eylül 2014'te sağlanan ateşkes anlaşmasının hilafına ülkenin doğusundan gelen çatışma haberleri endişe vericidir. Ülkemiz Minsk mutabakatlarıyla başlayan sürecin korunması için tarafları azami özen göstermeye davet etmektedir. Bu doğrultuda, Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko'nun 20 Haziran'da duyurduğu Barış Planı'nın hayata geçirilmesine önem veriyoruz'' diye konuştu.

Kırım Tatar Türkleri’nin esenliği ve refahının bu ülkedeki gelişmeler çerçevesinde Türkiye için en önemli unsur olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, ''Türkiye'nin, ne Kırım'ın yasadışı ilhakını, ne de soydaşlarımıza karşı izlenen baskı ve sindirme politikasını kabul etmesi mümkündür. Kırım'daki soydaşlarımız, bugüne kadar ve ilhaktan sonraki süreçte hak arayışlarını barışçı ve demokratik bir çizgide sürdürmelerine rağmen baskı görmektedir ve geleceklerinden emin değillerdir'' ifadelerini kullandı.

Kırım Tatar liderlerinin Kırım'a, anavatanlarına girişlerinin engellendiğini kaydeden Çavşoğlu, ''Eylül 2014'te Kırım'da Kırım Tatar Milli Meclisi binasına silahlı baskın düzenlenmiş, Kırım Tatarlarının ibadet yerlerine, okullara ve evlere güvenlik güçleri tarafından zorla girilmiştir. Yarımadadan şüpheli bazı kayıp şahıs ve ölüm haberleri gelmektedir. Gelişmeler endişe vericidir. Kırım'da yönetimi fiilen elinde bulunduran Rusya’nın yarımadada yaşayanların tümünün güvenliği için gerekli adımları atması beklentimizdir'' diye konuştu.

İnsani ve kültürel bağların bulunduğu Kafkaslar ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerin Türkiye'nin dış politikasının en önemli boyutlarından birini teşkil ettiğini kaydeden Çavuşoğlu,  bölgenin  enerji politikaları bağlamında da önem taşıdığını, Ukrayna'daki kriz ve Avrupa'nın enerji güvenliğinin olumsuz etkilenmesi, Güney Gaz Koridoru'nun ve bu koridorun belkemiğini teşkil eden Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesinin önemini arttırdığını ve geri dönülmez bir aşamaya gelindiğini kaydetti.

Azerbaycan'da 25 bini aşkın kişiye iş imkanı sunan 700’den fazla Türk şirketinin toplam yatırımlarının 5,3 milyar dolara ulaştığını dile getiren Çavuşoğlu, Türk müteahhitlik firmaları Azerbaycan’da bugüne kadar toplam 9 milyar dolar değerinde 328 proje gerçekleştirdiğini anlattı.

 

-Ermenistan'la ilişkiler-

 

Birçok stratejik enerji ve ulaştırma projesinin güzergahında yer alan Gürcistan ile ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmeye devam ettiğini ifade eden Çavuşoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi:

''Yukarı Karabağ, Abhazya ve Güney Osetya sorunları, Güney Kafkasya'da istikrarı tehdit etmeye devam etmektedir. Azerbaycan ile özel ilişkilerimiz ve Ermenistan'la ilişkilerimiz üzerindeki etkisi nedeniyle Yukarı Karabağ sorunu gündemimizdeki yerini ve önceliğini korumaktadır.

Ermenistan'la ilişkilerimizin normalleşmesi yönündeki irademizde bir değişiklik yoktur. Ancak, Ermenistan'ın 2015'e giden süreçte ülkemizden gelen tüm iyi niyetli girişimlere olumlu yanıt vermemeyi seçtiğini, enerjisini normalleştirme sürecini ileriye taşıma hedefi yerine, 1915 olaylarının yıldönümü kapsamındaki faaliyetleri üzerinde yoğunlaştırmayı tercih ettiğini gözlemliyoruz.''

2015'e giden süreçte Ermenistan'ın üçüncü ülkeler nezdinde hız verdiği kampanyaların bakanlık tarafından yakından takip edildiğini söyleyen Çavuşoğlu, ''İlgili kurum ve kuruluşlarımızla eşgüdüm içinde, konunun tüm yönlerini kapsayan çalışmalar yapılmaktadır. Bununla birlikte, 2015 bizim için bir başlangıç veya son teşkil etmemektedir. Türkiye, 2015 yılını soğukkanlılıkla, meseleyi çok daha geniş bir perspektifle değerlendirmekte ve uzun soluklu bir stratejiyle hareket etmektedir'' diye konuştu.

Doğu Perinçek'in İsviçre aleyhinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtığı davada, mahkemenin İsviçre'nin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmettiğini belirten Çavuşoğlu, ''Bu kararı, konunun 'ifade özgürlüğü' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini açık biçimde ortaya koymuş olması bakımından son derece anlamlı buluyoruz'' dedi.

Türkiye'nin dünyaya olan ilgisinin, tabiatıyla kendi komşularıyla ve bölgesiyle sınırlı olmadığını, küresel bir aktör olmanın küresel bir bakış açısı ve vizyon gerektirdiğini dile getiren Çavşuoğlu,  bu hususlar ışığında, Afrika, Asya-Pasifik, Latin Amerika ve Karayipler bölgelerine yönelik açılım politikaların hayata geçirildiğini, 2050 yılında 30 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip olması beklenen Afrika'ya yönelik açılım politikası çerçevesinde, Afrika kıtasındaki büyükelçilik sayısının 12'den 39'a çıkarıldığını kaydetti.

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'deki birçok konuda aktif rol üstlendiğini belirten Çavuşoğlu,  ''BM'ye yaptığımız mali katkının yüzde 1'i geçmesiyle birlikte, Türkiye, bu örgütün 'önde gelen bağışçı ülkeleri' arasına girmiştir. Türkiye, BM'nin bölgesel bir merkezi haline gelmektedir. Son dönemde birçok BM kuruluşu İstanbul'u bölgesel faaliyetleri için merkez olarak seçmiştir'' dedi.

Çavuşoğlu, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye'nin uluslararası sistemdeki ağırlığı giderek arttırdığını, gelecek yıl G-20 Liderler Zirvesi'nin Türkiye'de gerçekleştirileceğini belirtti.

Türkiye'nin 2016'da İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) en üst düzeyde karar alma organı olan İslam Zirve Toplantısı'na,  BM İnsani Zirvesi'ne,  23. Dünya Enerji Kongresi'ne ve  2017'de ise  22. Dünya Petrol Kongresine  evsahipliği yapacağını söyledi.

Türkiye'nin insani yardımlar alanında da öncü konumda olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, ''Bu alandaki yardımlarımız, 2013 itibariyle 1,63 milyar dolara ulaşmış olup, ülkemizi dünyanın en fazla yardım yapan 3'ncü ülkesi konumuna taşımıştır'' dedi.

Türkiye'nin sahip olduğu 228 temsilcilikle, en çok temsilciliği olan yedinci ülke olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, .''Ülkemizin dış politikada attığı adımlar çerçevesinde uluslararası camianın ülkemize gösterdiği ilgi de artmaktadır. Nitekim, 2002'de ülkemizde 166 büyükelçilik, başkonsolosluk ve uluslararası örgüt temsilciliği faaliyet göstermekteyken, bu sayı bugün 254'e yükselmiş bulunmaktadır'' diye konuştu.

ABD ile ilişkilerin yoğun temas ve görüşmeler çerçevesinde sağlam bir şekilde seyretmeye devam ettiğini söyleyen Çavuşoğlu, ABD ile ilişkilerin ''model ortaklık'' kavramına yakışır bir şekilde her alanda daha da geliştirilmesi yönünde karşılıklı çalışmaların sürdüğünü söyledi.

Bakanlığımın bütçesinin önemli bir kısmının yurtdışında yeni açılan temsilcilikler için harcandığını belirten Çavuşoğlu, bu çerçevede, 2014'te açılan 7 yeni temsilcilik için yapılan harcamaların yıllık yatırım harcamalarında önemli bir kalemi teşkil ettiğini kaydetti.

Çavuşoğlu, bakanlığın 2015 yılı bütçesi 2 milyar 80 milyon 968 bin Türk Lirası olarak komisyonun onayına sunulduğunu söyleyerek, ''Bütçe teklifimiz, dış politika hedeflerimizin tam olarak yerine getirilebilmesi amacıyla ve ödeneklerimizin etkin, verimli ve ekonomik kullanılmasına yönelik mali disiplin ilkeleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. 2014'te bakanlığımızın bütçe teklifinin yüzde 63'ü karşılanmış ve konsolide bütçe içindeki payı binde 4.39 olmuştur'' ifadelerini kullandı.

(Bitti)

 

 

 

Kaynak:Haber Kaynağı