2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu

2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (2)

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer güvenlik öne çıkarsa özgürlük kısıtlanır. Eğer özgürlük başkasının özgürlük alanını ihlal edecek şekilde yorumlanırsa o zaman da güvenlik sarsılır. Adeta bıçak sırtında yürürcesine özgürlük ve güvenlik dengesini muhafaza etmek, teraziyi tam dengede tutmak zorundayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, devlet ile birey arasındaki mesafeleri kaldırma konusunda Türkiye'nin kararlılığının asla sarsılmayacağını dile getirdi.

Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşma, hak ve özgürlükleri genişletme konusunda reform kararlılığının asla geriye gitmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Birey için özgürlük ne kadar haksa güvenlik de o kadar haktır. Özgürlüğün olmadığı yerde güvenlik olmaz. Aynı şekilde güvenliğin olmadığı yerde de özgürlük olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"O ikisinin çok hassas bir dengede muhafaza edilmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Eğer güvenlik öne çıkarsa özgürlük kısıtlanır. Eğer özgürlük başkasının özgürlük alanını ihlal edecek şekilde yorumlanırsa o zaman da güvenlik sarsılır. Adeta bıçak sırtında yürürcesine özgürlük ve güvenlik dengesini muhafaza etmek, teraziyi tam dengede tutmak zorundayız. Bakın hiçbir zaman en mükemmel seviyede, en ideal noktada olduğumuzu iddia etmedik. Eğer böyle bir iddia içinde olursak bu zaten bizi ciddi bir yanılgıya sevk eder. Ancak özellikle Batılı dostlarımızın şunu bilmesini isterim; Türkiye bütün bu kararlı reformlarını zor bir coğrafyada, yoğun terör saldırılarına ve içeride değişime karşı yoğun dirence rağmen gerçekleştiren bir ülkedir. Farklı dil ve lehçeler üzerindeki kısıtlamaları kaldırırken, karşılaştığımız direnci herkes gördü ve yaşadı. Irkçı siyasete karşı mücadele verdik. Statüko partilerine karşı mücadele verdik. Korkulara karşı, önyargılara karşı mücadele verdik. Bütün bunlara ek olarak özgürlüklerin genişlemesinden rahatsız olan terör örgütüne ve onun uzantısı olan siyasi partiye karşı mücadele verdik. Bu kadar dirence rağmen vazgeçmeden, yılmadan, kararlılıktan taviz vermeden reformlarımızı yaptık."

-"Türkiye söz konusu olduğunda çifte standart devreye giriyor"

Önceki haftada Doğu ve Güneydoğu illeri ile büyük şehirlerde yaşanan olaylara değinen Erdoğan, bazı siyasi partilerin, taraftarlarını Suriye'deki Ayn el Arap'taki (Kobani) terör saldırılarına karşı sokağa çağırdıklarını anımsattı.

"Basın açıklaması yapmak,  gösteri yapmak, protesto etmek, fikirlerini özgürce ifade etmek elbette demokratik haktır" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ama ne oldu? Birkaç gün içinde 42 insan gösterilerde hayatını kaybetti. Üstelik hayatını kaybedenler, bizzat göstericilerin insanlık dışı saldırıları neticesinde katledildiler. Binlerce işyeri yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. Kamuya ve sivillere ait yüzlerce araç kullanılamaz hale geldi. Kamuya ve sivillere ait onlarca bina yakıldı, kullanılamaz hale getirildi. Daha da ileriye gidildi. Bingöl'de 2 polisimiz şehit edildi, onlarca polisimiz olaylarda yaralandı. Şimdi biz bunlara demokratik hak mı diyeceğiz? Bu vandallığa, bu şiddete gösteri hakkı, protesto hakkı, ifade özgürlüğü mü diyeceğiz? Dünyanın neresinde böyle bir hak, böyle bir özgürlük var? Ben Batı'yı bilen birisiyim. Batı'nın neresinde ne olduğunu, güvenlik güçlerinin orada nasıl bir güç kullanımı içerisinde olduğunu gayet iyi bilen birisiyim. Orada bunlar normal karşılanırken, benim ülkemde bu noktada güvenlik güçlerim bir adım attığı zaman bunun değerlendirmesini yapanlar adil davranmalıdır diye düşünüyorum."

Erdoğan, "Bizi kıyasıya eleştiren o uluslararası medyaya, o Batılı siyasetçilere soruyorum; kendi ülkelerinde böyle bir vandallığa, böyle bir yağmacılığa, insan hayatına kasteden bu türden şiddete demokratik hak diyebilirler mi? Özgürlük diyebilirler mi? Türkiye söz konusu olduğunda çok bariz bir çifte standardın devreye girdiğini görüyoruz" diye konuştu.

-"Biz neşterden yana mıyız, yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa bir süre önce Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda bulunduğunu ve bölgedeki son gelişmeler sebebiyle BM Güvenlik Konseyi'nde özel bir toplantı gerçekleştirildiğini anımsattı.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Başkan Obama'nın riyasetinde olan bu toplantıda, özellikle IŞİD denilen bu terör örgütünün, son dönemlerde attığı adımların değerlendirmesi yapılırken, orada interneti, bunun yanında Twitter'i çok iyi kullandığı gündeme geldi ve buna karşı bazı tedbirlerin alınmasının gereği gündeme geldi. Şimdi sosyal medyada, özellikle gerek internet, gerek Twitter, gerek Facebook, bütün bunlar değerlendirilirken, bunu tek taraflı görmek ciddi yanlış olur. Bunu ele iyi almak lazım. Ben bunu her zaman şuna benzetirim; bir katilin elinde bıçak var, bir de doktorun elinde neşter var. Doktorun elindeki neşter hayat kurtarır, ama katilin elindeki bıçak insan hayatına kasteder ve öldürür. Şimdi bunu birbirinden ayırmamız lazım. Biz neşterden yana mıyız, yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız? Eğer bunu iyi ayırt edemezsek, tefrik edemezsek bunun bedelini işte aynen IŞİD'in elindeki bıçaklar gibi görürüz veyahut da şu son dönemde 42 vatandaşımızın ki biraz sonra değineceğim örnekler bu noktada çok önemli, aynen onların elindeki bıçaklar gibi görürüz. Dolayısıyla bütün bunların yüzlerce, binlerce örneği var."

Erdoğan, "Mesela Twitter'dan tehdit mesajları yayınlayanların, bombalı saldırı şakası yapanların, başka ülkelerde nasıl sınır dışı edildiklerini, kimi hesapların nasıl kapandığını hepimiz biliyoruz. Bunları görmemiz lazım. Ama Türkiye'de adres vererek, 'Şu bakanın ev adresi şudur. Gidelim basalım' diyerek tehditler yapılınca, buna karşı tedbirler alınınca bu hem içeride hem dışarıda örgütlü bir karalama kampanyasına dönüşebiliyor" dedi.

-"İsrail'in Gazze saldırılarında katlettiği 16 gazeteci hiç gündeme gelmiyor"

"Bir süredir içeride maalesef bazı siyasiler, hem de üst düzeyde, ne yazık ki dışarıda bir kısım uluslararası medya, 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diyerek, Türkiye'yi tüm dünyada acımasızca eleştiriyorlar" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Türkiye, gazetecilik faaliyeti dışında cinayetten, terörden, hırsızlıktan mahkum olanlar nedeniyle sınırsızca eleştirilirken, İsrail'in Gazze saldırıları sırasında katlettiği 16 gazeteci bakıyorsunuz hiç gündeme gelmiyor. Hiç duydunuz mu? Ben duymadım. Okumadım" diye konuştu.

Erdoğan, "Gazze saldırıları sırasında mahalle baskısına maruz kalan, sürülen, işinden atılan gazeteciler hiç gündem yapılmıyor. Kusura bakmayın" dedi.

-"Bu vahşice katledilenler, insan değil mi?"

Gezi olaylarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçen yıl Gezi olayları sırasında yaralanan ve sonrasında maalesef hayatını kaybeden bir çocuğun üzülerek ifade ediyorum, ölü bedeni üzerinden her türlü aşağılık saldırıya maruz kaldık. Bir çocuğun talihsiz ölümünü reklam aracı yapacak kadar, muhalefet aracı yapacak kadar, istismar vasıtası yapacak kadar alçaldılar. Günlerce manşetlerle, sokak olaylarıyla, içeriden ve dışarıdan kampanyalarla bize, akla, vicdana, edebe sığmayacak saldırılar yaptılar. Ta okyanus ötesinden ölen çocuğun mezhebine de vurgu yaparak, timsah gözyaşlarıyla taziyeler yayınladılar. Ancak bu gösteriler sırasında ateşli silahla kasten öldürülen Burak hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hiç kimsenin vicdanına dokunmadı. Daha önceki hafta Diyarbakır'da vahşice öldürülen 3 genç o malum çevrelerin ilgi alanlarına hiç girmedi.'' 

Kurban Bayramı'nda yoksullara yardım dağıtma peşinde olan 16-26 yaşları arasındaki gençlerin tam anlamıyla vahşice katledildiğini belirten Erdoğan, önce silahlarla, bıçaklarla saldırıya uğradıklarını, sığındıkları binanın üçüncü katında işkence gördüklerini, üçüncü kattan aşağı atıldıklarını söyledi.

Bunlardan birinin üzerinden arabayla geçildiğini, diğerinin başının taşlarla ezildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu vahşice katledilenler, insan değil mi? Bunlar çocuk değil mi? Genç değil mi? İstanbul'da talihsizce ölen çocuk için sahte, yalan ifadelerle 'ekmek almaya gidiyordu', halbuki hiç alakası yok. Maalesef terör örgütünün maşası olmuş durumdaydı. Bu tür hikayeler tasarladılar. O reklamcılar şimdi nerede? Sokaklara çıkan, gösteriler yapan, o sözüm ona vicdan sahipleri nerede? Günlerce manşetlerinden sahte vicdan gösterileri yapanlar, hani neredeler? O çocuğu siyasi bir istismar aracı yapanlar neredeler? Okyanus ötelerinden taziyeler yayınlayan, timsah gözyaşları döken, burada sokak olaylarına benzin dökmeye çalışanlar neredeler?" 

(Sürecek)

Kaynak:Haber Kaynağı