"18 yaşından küçükken işlenen suçun kaydı idari makamlara bildirilemez"

"18 yaşından küçükken işlenen suçun kaydı idari makamlara bildirilemez"

Anayasa Mahkemesi, infaz koruma memurluğu sınavını kazanan ancak 18 yaşından küçükken işlediği bir suçtan ceza aldığı gerekçesiyle ataması yapılmayan başvurucunun, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi- Mahkemenin gerekçesinde, kişilerin

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi, infaz koruma memurluğu sınavını kazanan ancak 18 yaşından küçükken işlediği bir suçtan ceza aldığı gerekçesiyle ataması yapılmayan başvurucunun, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Gerekçede, kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtlarının idari makamlara bildirilmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtildi.

Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, Adalet Bakanlığınca yapılan sınavda başarılı olarak infaz koruma memurluğuna yerleştirilmesi düşünülen başvurucu hakkında Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığınca güvenlik soruşturması işlemlerine başlandı.

Emniyet Müdürlüğü tarafından Komisyona gönderilen yazıda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda, başvurucu hakkında hırsızlık suçundan işlem yapıldığının tespit edildiği bildirildi.

Yazıda, başvurucunun hırsızlık suçu nedeniyle 5 ay hapisle cezalandırılmasına hükmedildiği, bunun ağır para cezasına çevrildiği ve ertelendiği, suçu işlediği tarihte ise 18 yaşından küçük olduğu belirtildi.

Bunun üzerine Komisyon Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne, başvurucunun devlet memurluğuna atanacaklarda aranan şartları taşımadığı ve istihdam edilmesinin uygun olmayacağı yönünde görüş bildirdi.

Başvurucu, atama işleminin yapılmaması nedeniyle İdare Mahkemesinde iptal davası açtı. Mahkeme davayı reddetti. Başvurucunun temyiz istemi de Danıştay tarafından reddedilerek, hüküm onandı.

Bunun üzerine başvurucu, idarenin kanuna aykırı olarak 18 yaşından küçükken işlediği suçun kayıtlarına ulaştığını savunarak, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini öne sürdü ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Anayasa Mahkemesi, başvurucunun, Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

- Karardan

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa Mahkemesince İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucu hakkındaki mahkeme kararının nasıl ve nereden tespit edildiğinin sorulduğu, Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapılan yazışma sonucunda bu kararın temin edildiğinin öğrenildiği kaydedildi.

Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuki menfaatlerden birinin de bireyin mahremiyet hakkı olduğu vurgulanan gerekçede, idarenin, milli güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesinin mümkün olduğu belirtildi.

Gerekçede, belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personele uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan 4045 sayılı güvenlik soruşturmasına ilişkin kanunun, soruşturma ve araştırmaya konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği, ne suretle ve ne kadar süreyle saklanacağı gibi konularla ilgili düzenleme içermediği kaydedildi.

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:

"Bu açıdan söz konusu kanunun temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını içeren konuyla ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek mümkün değildir. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.

Bunun yanı sıra kanunlarda, kesinleşmiş ceza mahkumiyetlerine uygulanması gereken kanun olan 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'na atıf içeren düzenlemenin bulunmadığı, bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği anlaşılmıştır. Aynı şekilde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin de bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu görülmüştür."

- "Çocuklar işledikleri suç nedeniyle kamu görevinden sürekli yasaklanamaz"

Devletin çocukların korunmasıyla ilgili pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukta bazı kanuni düzenlemelere yer verildiği vurgulanan gerekçede, bunlardan birinin de "çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacakları" ilkesi olduğuna işaret edildi.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda "kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmuş ve fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları"nın ifade edildiği hatırlatılan gerekçede, aynı şekilde 5352 sayılı Kanun'da 18 yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere cumhuriyet başsavcılıkları, hakim veya mahkemelerce istenebileceğinin düzenlendiği aktarıldı.

Gerekçede, "Buna göre kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtların idari makamlara bildirilmesi hukuken mümkün değildir." denildi.

- "Kanuna aykırı şekilde idari makamlara verildiği..."

Somut olayda başvurucunun yazılı ve sözlü sınavı kazandığının ilan edildiği, 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nda yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verildiği dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu gerekçede belirtildi.

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :