
Suriye'de mezhep savaşı patlamak üzere
Suriye'deki iç savaşa Hizbullah'ın da müdahil olmasıyla savaşın boyutları değişmeye başladı
Geçtiğimiz gün gündem Hizbullah'ın resmen Esed'in yanında durarak Özgür Suriye Ordusu'na saldırması ile çalkalanmıştı. Özgür Suriye Ordusu'nun kamplarına saldıran Hizbullah'ın bu hareketi kafalarda soru işareti yarattı.
Her ne kadar yöntemleri konusunda eleştirilse de Hizbullah kamuoyunda ezilen ortadoğulu müslümanların yanında duruyor gibi bir algıya sahip. Ancak Hizbullah'ın en belirgin özelliklerinden biri Şii görüşe sahip olması ve Esed'le buluştukları tek ortak payda bu. Özgür Suriye Ordusu'na baktığımızda ise büyük çoğunluğun sünni Araplardan oluştuğunu görüyoruz. Ayrıca İran'ın açıkça Esed yönetiminin yanında bulunması da bir Şii ittifakı oluştuğu izlenimini bırakıyor.
Önümüzdeki fotoğrafı daha iyi analiz etmek için Haberler.com olarak konuyu Filistin-Türkiye Platformu Genel Sekreteri Mehmet Erdem Temur'a sorduk. Aldığımız cevaplar pek iç açıcı değil. İşte o soru ve cevapları:
1- Filistin'de zulüm gören müslümanları İsrail'e karşı destekleyen Hizbullah neden Esed'in yanında olmayı tercih ediyor?
C1: Burada öncelikli olarak Hizbullah'ın ne zaman ve hangi amaçla kurulduğunu hatırlamamız gerekiyor. Bildiğiniz üzere Hizbullah seksenli yılların başlarında, İran'da yaşanan 79 devrimi sonrasında onu örnek alarak kuruldu.
Hatta bu yalnızca masumane bir etkilenme değildi. Hizbullah, Şii devriminin etkinlik alanının genişlemesini istiyordu. Diğer Arap ülkelerinde Şii'lerin siyasi ve askeri güç olarak örgütlenmesini sağlamaya çalışıyordu. Böylelikle 79 devrimi sonrasında Şii devrimi İran coğrafyası dışına çıkarabilecek ve hinterlandını genişletebilecekti. Bu bakımdan Hizbullah'ı Şii'lik üzerinden kuracağımız bir bağlantı ile anlayabiliriz.
Bugüne kadar yakın zamanda Ortadoğu siyasetinde belirgin bir şekilde Sünni-Şii ayrışması bu denli yaşanmamıştı. Arap toplumların kendi iç dinamiklerinden filizlenen Arap Baharı ile ciddi şekilde fikirsel ayrılıklar oluştu. Arap Baharı ile başlayan süreci ben, turnusol kağıdı olarak düşünüyorum. Zira hala devam eden süreçte Hizbullah gibi örgütler, İran gibi ülkeler daha yakından tanınma imkanı oluşturdular.
Stratejik vizyon olarak ön gördükleri plan İslam ümmetinin birliği ve beraberliği değil, mezhepsel ayrışma ve mezhepçilik olduğu anlaşıldı. Dolayısıyla Hizbullah'ın Esed'in yanında zalimce yer alması kadim bir dostluğun su yüzeyine çıkmasıdır.
2- Söz konusu desteği mezhep birliği olarak görmek hata mı olur?
C2: İran -Esed rejimi - Hizbullah bağlamında oluşan fotoğrafı mezhep birliği olarak okuyabiliriz. Burada mezhep siyasetinin, siyaset hududunu aşıp şiddete başvurulmak suretiyle "Ben Müslümanım..." diyen masum insanların katledilmesine şahit oluyoruz.
3- Sizce Hizbullah'ın böyle bir adım atıyor olması ihtimal olarak görülen mezhep savaşlarını körükler mi?
C3: Böyle bir ihtimali düşünmek bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor açıkçası Ancak oluşan tablo safların belirgin bir şekilde ayrıştığı yönünde. İslam alemi itidali elden bırakmayarak yaşanan sıkıntının üstesinden gelebilir. Ancak bu problem ancak Suriye meselesinin nihayete ermesi ile doğrudan ilgilidir.
Suriye'de belirsizlik devam ettiği sürece mücadele devam edecektir, savaş bitmeyecektir. Böyle bir durumda ne kadar itidalli olunabilir, tam kestiremiyorum. Bir de şunu sormalıyız: Mezhep savaşları kimin işine yarar, Hizbullah'ın arkasında kim var? Bu sorular bize bir ufuk çizecektir. Sorunun Müslümanların kendi içinden değil, dışından bir fitne olarak sokulduğunu gösterecektir.
4- Hizbullah'ın aldığı bu konum doğrultusunda Filistin-Türkiye ilişkilerinde bir sıkıntı yaşanır mı?
C4: Türkiye ile Filistin arasındaki üst düzey temaslar hiç olmadığı kadar iyi durumda bugün.Türkiye ile Filistin arasındaki ilişkilerde Hizbullah'ın tutumu belirleyici olmaz.
Türkiye ile Filistin arasında çok eskiye dayanan tarihsel bağlar var. Nasıl ki ecdadımız Kudüs'ü, Mekke ve Medine'den ayırmamışsa, bugün Türkiye'de Filistin'e özel bir muhabbet besliyor. Bu doğrultuda Türk Dış Politikası şekillendirilmiş ve uygulanmaktadır. Bu devlet politikalarının oluşturulmasında Türkiye'de yaşayan insanların duygu ve düşüncelerini de anlamamız gerekmektedir. Böylesine köklü bir ilişkiler ağı olduğunu bilmemiz gerekir. Bu bağlamda ilişkiler bağlamında bir sorun yaşanmayacağını ön görebiliriz.